Sayfalar

15 Mart 2017 Çarşamba

Acemaşiran Mevlevî Âyini - Hüseyin Fahreddin Dede


BİRİNCİ SELÂM

Her rûz bâmdâd selâmün aleykümâ
An câ ki şeh nişîned ü an vakt Mürtezâ

Tâ z’an nasîb bahşed ü dest-i Mesîh-i aşk
Her mürde râ seâdet ü bîmâr râ şifâ


Her sabah pâdişâhın ve onun makbûlü olan kişinin oturduğu yere selâm olsun! Nasıl ki aşk Mesîh’inin eli, ölüye hayat, hastaya şifa verirse, onlar da kendilerine bahşedilmiş olan nasîbden kullara lûtfetmek üzere orada otururlar.

Haber kün ey sitâre yâr-i mâ râ
Ki der yâbed dil-i hun-hâr-i mâ râ

Haber kün an tabîb-i âşıkan râ
Ki tâ şerbet dihed bîmâr-i mâ râ


Ey yıldız! Sevgilimize, bizim kan içen gönlümüzü onarsın diye haber ver. O âşıklar tabîbine, bizim hastamıza şerbet versin diye haber ver.

Derd-i Şemseddin büved ser-mâye-i dermân-ı mâ
Bî-ser ü sâmâni-i aşkaş büved sâmân-ı mâ

An hayâl-i can-fezâ-yi baht-sâz-ı bî-nazîr
Hem emîr-i meclis ü hem sâki-i gerdân-ı mâ


Bizim dermânımızın sermâyesi, Şemseddin’e olan aşkımızdır. Bizim varlığımız, onun sevdâsı uğruna her şeyi yitirmiş olmakdır. Sevgilinin o câna cân katan, şans getiren eşsiz hayâli, meclisimizin hem büyüğüdür, hem dolanan sâkîsi.

Ey cân ü cihan cân ü cihan bâkî nîst
Cüz aşk-ı kadîm şâhid ü sâkî nîst
Ber Ka‘be-i nîstî tavâfî dâred
Âşık ki zi Ka‘beest ü âfâkî nîst


Ey cân, ey cihân! Ne cân bâkî ne de cihân. Kadîm olan aşkdan başka güzel de yokdur, sâkî de. Başka yerlere değil, ancak Kabe’ye mensûb olan âşık, yokluk Kabe’sini tavâf eder.

İKİNCİ SELÂM

Bî-dil şüdeem behr-i dil-i tü
Sâkin şüdeem der menzil-i tü

Gerdan bi-keşed can hemçü şütür
Tâ zinde şevem ez bismil-i tü


Gönlün için ben gönlümü terkettim de senin gönül evinde oturur oldum. Cân, sana kurbân olup ebedîlik bulmak için kurbanlık deve gibi boynunu uzatıyor.

ÜÇÜNCÜ SELÂM

Âşıkî ger z’in ser ü ger z’an serest
Âkıbet mâ râ bedan sû rehberest

İllet-i âşık zi illethâ cüdâst
Aşk usturlâb-i esrâr-i Hudâst

Âşıklık ister o taraftan olsun, ister bu taraftan, sonunda bizim için o tarafa rehberdir. Âşığın hastalığı, diğer illetlerden farklıdır. Aşk, ilâhî sırları gösteren bir üstürlâbdır.

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur


Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultândır ki hizmetçisi olanlar, pâdişâh olur. Bugün her kim Sultan Veled’e inanıp dergâhına yüz sürerse, fakîr ise bey olur, bey ise sultân olur.

Ez evvel-i imrûz çü âşüfte vü mestîm
Âşüfte bi-gûyîm ki âşüfte şüdestîm

Yek lahza belâ-nûş-i reh-i aşk-ı kadîmîm
Yek lahza belî-gû-yi münâcât-ı elestîm


Bugün, baştan beri karışık ve mest bir haldeyiz. Karışık olduğumuz için, karışık sözler söylüyoruz. Bir an ezelî aşk yolunda belâ yudumlarız, bir an elest meclisindeki hitaba belâ (evet) deriz.

Bâz resîdîm zi mey-hâne mest
Bâz rehîdîm zi bâlâ vü pest

Cümle-i mestan hoş u raksan şüdest
Dest zenîd ey saneman dest dest


Yine meyhâneden sarhoş halde döndük, yine yüksekden, alçakdan kurtulduk. Bütün sarhoşlar keyifle dönüyorlar. El çırpın, ey güzeller, el çırpın!

An hâce-i hoş-likâ çi dâred
Bâ yâr-i me-râ behâ çi dâred

Ez rahmet-i Şems-i Dîn-i Tebrîz
Her sîne cüdâ cüdâ çi dâred


O yakışıklı efendi neye mâlikdir? Benim sevgilime karşılık onun sahip olduklarının değeri nedir? Tebrizli Şemseddin’in rahmetinden her gönülde ayrı ayrı neler vardır neler?

Yâ Rab zi günâh-i zişt-i hod münfailem
Ez kavl-i bed ü fi‘l-i bed-i hod hacilem
Feyzî be dilem zi âlem-i kuds bi-rîz
Tâ mahv şeved hayâl-i bâtıl zi dilem

Yâ Rabbi! Çirkin günâhımdan dolayı pişmânım. Kötü sözümden, kötü işimden dolayı utanıyorum. Kudsî âlemden kalbime bir feyz ver de boş hayâl gönlümden gitsin.

DÖRDÜNCÜ SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî


Sultânımsın, sultânımsın, cânımda, gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir ki sen yüz cânımsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder