Sayfalar

27 Şubat 2017 Pazartesi

Bayâtîaraban Mevlevî Âyin-i Şerîfi - Cinuçen Tanrıkorur


Bu âyin-i şerîf, büyük bestekârımız merhûm Cinuçen Tanrıkorur'un bestelediği dört âyin-i şerîfden biridir. Bu beste, 1979 yılında Konya Turizm Derneği’nin tertîb ettiği Mevlevî Âyini Beste Yarışması’nda birincilik ödülüne lâyık görülmüş, 1981 senesinde de Paris’de Académie Internationale de Lutèce’in tertîb ettiği XIII. Uluslararası Sanat Yarışması’nda altın madalya ile ödüllendirilmiştir...

BİRİNCİ SELÂM

Ey çerâğ-ı âsümân ü rahmet-i Hak ber zemîn
Nâle-i men gûş dâr ü derd-i hâl-i men bi-bîn

Bâz elem neşrah revan kün çâr cû der sîneem
Cûy-i âb ü cûy-i hamr ü cûy-i şîr ü engübîn

Ey gökyüzünün ışığı ve Hakk’ın yeryüzündeki rahmeti! Benim feryâdımı duy, dertli hâlimi gör. Yine “Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” âyetiyle gönlümde su, şarap, süt ve bal ırmaklarını akıt...

İmrûz çi rûzest ki hurşîd dü-tâst
İmrûz zi rûzhâ birûnest ü cüdâst
Ez çerh be hâkiyan nisârest ü sadâst
K’ey dil-şüdegân müjde ki in rûz-i şümâst

Bugün nasıl bir gün ki güneş iki kat tesirli! Bugün diğer günlerden farklı, başka bir gün! Gökten, yerdekilere, “Ey âşıklar, müjde! Bugün sizin gününüz” diye nidâ geliyor, saçı saçılıyor...

Mâ der dü cihan gayr-i Hudâ yâr ne-dârîm
Cüz yâd-ı Hudâ hîç diger kâr ne-dârîm

Müştâk-ı dil ü cân-i tü Şemsü’l-Hakk-ı Tebrîz
Der âyine cüz vâye-i dîdâr ne-dârîm

Bizim iki dünyada da Hak’tan başka yârimiz, Hakk’ı zikretmekten başka işimiz yoktur. Ey Tebrizli Hak Güneşi! Senin gönlünün ve cânının hasretini çekmekteyiz...Gönül aynasındaki yüzünden başka nasîbimiz yoktur.

İKİNCİ SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın, cânımda ve gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın....


ÜÇÜNCÜ SELÂM

İlticâ-yi mâ be şâh-ı evliyâst
Z’an ki nûreş müştak ez nûr-i Hudâst

Ey ki dârî dîde-i rûşen bi-bin
Cism ü câneş cism ü cân-i Mustafâst

Biz "velîler sultânı"na sığınıyoruz çünkü onun nûru, Hakk’ın nûrundan zuhûra gelmişdir. Ey gözü aydın olan kişi! O’nun cismi ve cânı, Muhammed Mustafâ’nın cismi ve cânıdır.

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultândır ki ona kul-köle olanlar büyük bir hükümdâr olur. Sultan Veled’e her kim inanıp dergâhına yüz sürerse, fakîr ise bey, bey ise sultân olur...

Ey kâfile-i kâle-i tâat kücâyîd
Ender harem-i kıble-i hâcât biyâyîd

Hem hâne vü hem-sâye-i dîvâr be dîvâr
Ser geşte beyâbân şümâyîd şümâyîd

Ey itâat malının ticâret kâfilesi, neredesiniz? İhtiyaçlar kıblesinin haremine gelin. Ev de sizsiniz, yanyana komşu da siz… Başınızın döndüğü çöl de sizsiniz, sizsiniz...

Be hakk-ı an ki der in dil be-cüz velâ-yi tü nîst
Veliyy-i ô ne-şevem k’û zi evliyâ-yi tü nîst

Me-bâd cânem bî-gam eğer fedâ-yi tü nîst
Me-bâd çeşmem rûşen eğer sakâ-yi tü nîst

İçinde senin dostluğundan başka bir şey olmayan şu gönül hakkı için söylüyorum ki, senin dostlarından olmayanın dostu olmam. Rûhum, sana fedâ olmazsa, dertsiz kalmasın! Gözüm senin sakân olmazsa aydın olmasın!

Ey dil bu yeter iki cihânda sana iz‘ân
Birdir bir iki olmaya yok bilmiş ol imkân

Hakk söyleyicek sende senin ortada nen vâr?
Âlemde heman ben dediğindir sana noksân

Sa‘y eyle rızâ gözle ko ıtlâk ile kaydı
Âlemde Semâî bu yeter sâlike irfân

Ey gönül! Şunu iyi anlarsan iki dünyâda da sana yeter : Bil ki Allah birdir. Birin iki olmasına da imkân yoktur. Senden konuşan Allah olunca senin ortada neyin kalır? “Ben yapıyorum, ediyorum” demen, senin noksânlığını gösterir. Gayret et, Hakk’ın rızâsını gözet, mâsivâ kaydından kurtul. Ey Semâî! Dervîşlere irfân olarak bu yeter...

DÖRDÜNCÜ SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın, cânımda ve gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir! Yüz cânımsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder