Sayfalar

7 Şubat 2017 Salı

Çârgâh Mevlevî Âyini - Nâyî Osman Dede



1. SELÂM

Âteş ne-zened der dil-i mâ illâ hû
Kûteh ne-küned menzil-i mâ illâ hû
Ger âlemiyan cümle tabîban bâşend
Hallî ne-küned müşkil-i mâ illâ hû

Bizim gönlümüzü tutuşturan O'dur ancak. Yolumuzu kısaltan O'dur ancak. Bütün insanlar hekim olsa, yine de derdimize deva olan O'dur ancak...

Bâ an ki ez peyvestegî men aşk geştem aşk men
Bîgâne mî bâşem çünin bâ aşk ez dest-i fiten

Aşk ile o kadar birleştim ki ben aşk oldum, aşk da ben… Fitnelerin elinden aşk ile kurtuluyorum...

İmrûz semâast ü müdâmest ü sakâyî
Gerdan şüde ber cem‘ kadehhâ-yı atâyî
Fermân-i sakallâh resîdest bi-nûşîd
İn ten heme can şevk zi ihvân-ı safâyî

Bugün semâ var, şarâb var, sâkî var...Kadehler, meclisde döndürülüyor. Hakk’ın “İçiniz” buyruğu erişdi, âfiyet olsun. Safâ ehli olan kardeşlerin şevkiyle bu beden tamamiyle cân kesildi...

Bi-yâyîd bi-yâyîd ki dil-dâr resîdest
Bi-yâyîd bi-yâyîd ki gülzâr demîdest

Gelin, gelin! Sevgili geldi...Gelin gelin! Gül bahçesi şenlendi...

Sûre-i Ve’l-leyli dîdem vasf-ı gîsû-yi şümâst
Ve’d-duhâ handem serâser nüsha-i rûy-i şümâst
Âyet âyet tâ be sûy-i kâbe kavseyn âmedem
Çün nazar kerdem bi-dîdem tâ ki ebrû-yi şümâst

Zülfünün vasfını, "Ve’l-leyl" Sûresi’nde gördüm. Yüzündeki nüshada baştan başa "Ve’d-duhâ" âyetini okudum. Âyet âyet “Kâbe kavseyn”e kadar geldim, bir de bakdım ki o, sizin kaşınız imiş...

Bi-yâyîd bi-yâyîd ki dil-dâr resîdest
Bi-yâyîd bi-yâyîd ki gülzâr demîdest

Gelin, gelin! Sevgili geldi...Gelin gelin! Gül bahçesi şenlendi...

Bâ an ki ez peyvestegî men aşk geştem aşk men
Bîgâne mî bâşem çünin bâ aşk ez dest-i fiten

Aşk ile o kadar birleştim ki ben aşk oldum, aşk da ben… Fitnelerin elinden aşk ile kurtuluyorum...

2. SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın, cânımda, gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir ki? Yüz cânımsın...

Ey âşıkan ey âşıkan men hâk râ gevher künem
Ey mutriban ey mutriban deff-i şümâ pür-zer künem

Ey âşıklar, ey âşıklar! Ben toprağı mücevher yaparım...Ey mutripler ey mutripler! Definizi altınla doldururum...

3. SELÂM

Ey şehd-nûşîn-i lebet pâk ez heme âlûdegî
Bin’şin ki tâ bâz îsted çeşmem zi hun-pâlûdegî

Ey sevgili! Dudağının tatlı balı, bulanıklıktan tamamen arınmıştır. Karşımda otur ki gözüm kana boyanmaktan kurtulsun...

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultândır ki hizmetçisi olanlar, pâdişâh olur. Bugün her kim Sultan Veled’e inanıp yüz sürerse, fakîr ise bey olur, bey ise sultân olur...

İn hâne ki peyveste der ô çeng u çeğânest
Ez hâce bi-pürsîd ki in hâne çi hânest
Çün rûz-i kıyâmet ki kesî râ ser-i kes nîst
Ez zevk ne-dânist ü fülânest ü fülânest

Bu ev bir ev ki içinde devamlı cenk çalınıyor, müzik dinleniyor...Ev sâhibine sorun, nasıl bir evdir bu? Mahşer günü gibi kimsenin kimseye baktığı yok, zevkden kimse bilmiyor ki falan kimdir, filan kimdir?...

Biş’nev tü zi ney çihâ çihâ mî gûyed
Esrâr-ı nühüfte kibriyâ mî gûyed
Ruh zerd derun tehî vü ser dâde be bâd
Bî-nutk-ı zeban Hudâ Hudâ mî gûyed

Dinle neyden, neler neler söylüyor...Gizli ve ilâhî sırları anlatıyor. Yüzü sararmış, içi boşalmış, başını neyzenin nefesine vermiş, hâl dili ile "Hudâ Hudâ" diyor...

Mevlâye ene’t-tâibü mimmâ selefâ
Hel yukbelü özrü âşıkın kad telefâ
İn kâne nedâmetî sudûran ve cefâ
Mevlâye afallâhu afallâhu afâ

Allahım! Geçmiş günahlarıma tövbeler olsun. Kendinden geçmiş bir âşığın özrünü kabul etmez misin? Benim pişmanlığım bile bir varlık ifâdesi ve eziyet ise de ey Mevlâm sen affet, sen affet, sen affet...

Bâz resîdîm zi mey-hâne mest
Bâz rehîdîm zi bâlâ vü pest

Yine meyhâneden sarhoş geldik...Yine yukarıdan, aşağıdan kurtulduk...

Bâz ez an kûh-i kâf âmed ankâ-yı aşk
Bâz ber âmed zi can na‘ra-i heyhây-i aşk
Aşk nidâ-yi bülend kerd be âvâz-i pest
K’ey dil-i bâlâ niger der kad-i bâlâ-yı aşk

Yine aşk ankâsı, o kâf dağından çıkageldi... Yine cândan, aşk hâyhûyunun na'rası çıkmaya başladı. Aşk, hafîf bir sesle yüce bir seslenişde bulundu...Dedi ki "Ey yüce gönül! Aşkın yüceliğine bak"

Kücâst mutrib-i dil tâ zi na‘rehâ-yi salâ
Der efkened dem-i ô der hezâr ser sevdâ
Çü âfitâb-ı cemâlet ber âmed ez meşrik
Zi zerre zerre şinîdem ki ni‘me mevlânâ

Gönül çalgıcısı nerede ki haydi seslerinden binlerce baş, sevdâlarla dolsun. Güneş gibi yüzün doğudan doğunca zerre-zerre her şeyden, “ne de güzel Efendimiz!” sesini duydum...


4. SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın, cânımda, gönlümde îmânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir ki? Yüz cânımsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder