Sayfalar

9 Şubat 2017 Perşembe

Tanburi Osman Bey

Tanbûrî Osman Bey
1816-1885

1816 senesinde İstanbul'un Tophâne semtinde dünyâya geldi. Babası meşhûr Tanbûrî Zeki Mehmed Ağa, dedesi de meşhûr Tanbûrî Nûman Ağa’dır. Kendisi gibi tanbur üstâdı olan diğer Osman Bey’den ayırd edebilmek için “Büyük” lakabıyla anılmışdır.

Küçük yaşda Enderûn’a kabûl edildi ve orada tahsîl gördü. Enderûn’daki mûsıkî tahsîli ve Allah vergisi isti'dâdı sâyesinde mûsıkîde kısa zamanda büyük mesâfe katederek bilhassa tanburda akranlarının çok önüne geçti. Sultan Abdülmecid’in son zamanlarında başsâzende oldu. Sultan Abdülaziz devrinde de devâm eden bu vazîfesi dolayısıyla devlet nişânına lâyık görüldü. 

Tarîk-i Mevleviyyeye intisâb eden Osman Bey, mevlevihânelerin hemen hemen hepsine ve bilhassa Cuma günleri Kulekapısı Mevlevihânesi'ne muntazaman devam ederdi.

Osman Bey, 1885 senesinde İstanbul’da vefat etti ve Beşiktaş’daki Yahyâ Efendi Dergâhı hazîresine defnedildi. 

Hoşsohbet, zarîf, güler yüzlü, nüktedân, her meclisde aranan ve sevilen bir zât olan Osman Bey çok sayıda talebe de yetiştirmiştir. En meşhûr talebesi Mehmed Celâleddin Dede'dir.
Tanburu nevi şahsına münhasır bir uslûb ile çalan Osman Bey'in mûsıkîdeki kudretini gösteren eserleri peşrevleridir. Devr-i Kebîr gibi büyük usullerle bestelediği peşrevlerinin hepsi hârikulâde san'at eserleridir. Günümüze on altı peşrevi, on saz semâisi ve dokuz da şarkısı ulaşmışdır. Osman Bey yaşadığı asrın en büyük saz eserleri bestekârıdır.

Muhteşem bestelerinden Hüzzam peşrevinin hikâyesi şöyledir :

Galata Mevlevîhânesi Şeyhi Atâullah Efendi, kendisinden İsmail Dede'nin meşhûr Hüzzam Âyin-i Şerîfi için bir devr-i kebîr peşrev bestelemesi istemiş, Osman Bey bu talebi, Gâzî Giray Hân’ın Hüzzam Peşrevi varken bunu yapmanın doğru olmayacağını söyleyerek reddetmiş fakat Şeyh Efendi'nin ısrarı üzerine bestelemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder