Sayfalar

11 Kasım 2017 Cumartesi

Şeyh Mustafa Zekâyî Efendi

18. asrın ortalarında Üsküdar'da dünyâya geldi. Babası aslen Bursa Yenişehirli Üsküdar muhâfızı mîr-i mîrân Hacı İbrahim Bey’dir. Bir müddet Bâbıâlî Dîvân-ı Hümâyûn Kaleminde çalışmışdır. Halvetiyye-i Şa‘bâniyye’den Simavlı Hacı Hasan Efendi’ye intisâb edip tasavvuf yoluna girince memuriyyetden istifa edip İstanbul’dan ayrıldı. Tarîk-i Şa'bâniyye'ye intisâbını şöyle beyân eder :

Görüp hâlât ile devrânımız dahl itme ey zâhid
Bize feyz-i İlâhî Şeyh Şa‘bân-ı Velî’dendir

Uzun zaman sonra 1805 senesinde İstanbul'a döndü. Üsküdar’da Muhammed Nasûhî Hazretlerinin Dergâhına devâm etti. Müezzinlik ve zâkirlik yaptı. Sinâniyye şeyhlerinden Çuhadar Muhammed Efendi’den de hilâfet alarak Şehremini semtindeki Ümmî Sinân Dergâhına postnişîn oldu. Burada postnişîn iken 1812 senesinde Hakka'a yürüdü. Postnişîni olduğu dergâha defnedildi. Vefâtına şu mısra ile târih düşürülmüşdür :


Hû ile ârif Zekâyî azm-i lâhût eyledi
1227

Sôfiyâne ve âşıkâne şiirlerle dolu olan dîvânı basılmışdır. Dîvânındaki nutukların bir çoğu ilâhi olarak bestelenmiş ve uzun yıllar tekkelerde okunmuşdur. Nihâvend makâmındaki "Âh ey sipihr-i gaddar", Hicaz makâmındaki "Söylemem râz-ı derûnum sırr-ı mübhemdir gönül",  birkaç makâmdan bestelenen "Aşkınla yandır sultânım Allah" bunlardan bazılarıdır. Muhammed Nasûhî Hazretlerinin türbe kitabesindeki şu meşhûr beyt de Mustafa Zekâyî Efendi’nindir :

Makâm-ı evliyâdır menba'-ı feyz-i fütûhîdir
Edeble dâhil ol sôfî bu dergâh-ı Nasûhî'dir

Mustafa Zekâyî Efendi'nin zâkirliği yanında bestekârlığı da vardır. Maalesef günümüze bir tek eseri ulaşabilmişdir. Bu eser, güftesi de kendisine ait olan evsat usûlündeki Hüzzam tevşihdir. "Ey nübüvvet tahtının şâhı Habîb-i Kibriyâ" diye başlayan ve hâlâ okunan bu eser, Zekâyî Efendi'nin mûsıkîye bi-hakkın vâkıf olduğunu göstermeye yeter.

2 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil