Görüp hâlât ile devrânımız dahl itme ey zâhid
Bize feyz-i İlâhî Şeyh Şa‘bân-ı Velî’dendir
Uzun zaman sonra 1805 senesinde İstanbul'a döndü. Üsküdar’da Muhammed Nasûhî Hazretlerinin Dergâhına devâm etti. Müezzinlik ve zâkirlik yaptı. Sinâniyye şeyhlerinden Çuhadar Muhammed Efendi’den de hilâfet alarak Şehremini semtindeki Ümmî Sinân Dergâhına postnişîn oldu. Burada postnişîn iken 1812 senesinde Hakka'a yürüdü. Postnişîni olduğu dergâha defnedildi. Vefâtına şu mısra ile târih düşürülmüşdür :
Hû ile ârif Zekâyî azm-i lâhût eyledi
1227
Makâm-ı evliyâdır menba'-ı feyz-i fütûhîdir
Edeble dâhil ol sôfî bu dergâh-ı Nasûhî'dir
Mustafa Zekâyî Efendi'nin zâkirliği yanında bestekârlığı da vardır. Maalesef günümüze bir tek eseri ulaşabilmişdir. Bu eser, güftesi de kendisine ait olan evsat usûlündeki Hüzzam tevşihdir. "Ey nübüvvet tahtının şâhı Habîb-i Kibriyâ" diye başlayan ve hâlâ okunan bu eser, Zekâyî Efendi'nin mûsıkîye bi-hakkın vâkıf olduğunu göstermeye yeter.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil