Sayfalar

5 Nisan 2015 Pazar

DURAK

Durak, "Tekke Mûsîkîsi"ne ait formlardan biridir. Mevleviyye hâriç diğer bütün tarîkatlarda zikrin, ilk bölümünü teşkîl eden "Kelime-i Tevhîd"den sonra verilen arada bir veya iki zâkir tarafından okunan, usûlsüz olarak bestelenmiş eserlerdir. Zikir arasında okunmasından dolayı bu adın verildiği kabul edilmektedir. Zikrin bu safhasında herkes susup sadece durak okuyan zâkir âvâz eylediğinden bu okuyuş, İsrâfil'in Sûr'a üflemesine ve akabinde kıyâm edilmesi "haşr-ı ecsâd"a teşbîh edilmişdir.

Âsitâne-i Hazret-i Nûreddin Cerrâhî'de 18. Postnişîn İbrâhim Fahreddin Şevkî Efendi Hazretleri, Durak okumanın ve dinlemenin tazammun ettiği ma'nâları şu şekilde beyân etmişlerdir :
Durağın bir kişi tarafından okunup, herkesin susup dinlemesi, eşyânın hakîkatlerini tefekkür etmek ve huzûr-ı kalb ile ma'nâlarını anlamak ve okunan nutkun muhtevâsındaki nasîhatleri alıp ölümü düşünmek içindir. Durağın birçok makâmâtı ve nağmeleri,  كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ "Yeryüzünde bulunan her şey yok olacak. Ancak azamet ve ikrâm sâhibi Rabb’inin zâtı bâkî kalacak" meâlindeki âyet-i kerîmenin ma‘nâsı üzere, yeryüzündeki canlı-cansız ne varsa hepsinin fânî, sâdece Cenâb-ı Hakk'ın zevâlden münezzeh olduğuna ve "ölmeden önce ölmek" tabir edilen fenâ-fillâh mertebesine işâret olup sanki öldükden sonra berzah âleminde nice zamân hareketsiz ve sessiz olmaya işâretdir.


Durak güfteleri, ehlullahın nutukları arasından ve daha çok "vahdet"den bahseden nutuklardan seçilirdi. Durak güftelerinde çok defa dört mısralık manzûmeler tercîh edilmiş olup bunların da sadece birinci ve üçüncü mısraları farklı nağmelere sâhibdir. İkinci ve dördüncü mısralar birinci mısraın bestesiyle okunur, üçüncü mısra ise eserin meyânını teşkîl eder. Terennümü bulunmayan duraklarda arzu edilen yerlere "Hakk dôst, dôst, âh, hû, yâ Hakk" gibi terennümlerin yerleştirildiği görülmekdedir.


Her makâmdan bestelenebilen durakların tarih boyunca usûlsüz olarak bestelendiği ve serbest bir şekilde okunduğu kanâati yaygınsa da müzikolog-bestekâr Subhi Ezgi bu eserlerin durak evferi usûlüyle ölçüldüğü kanâatindedir ve tesbit ettiği durakların notalarını da bu şekilde yayınlamışdır.

Kemal Baba

Okunacak durak seçilirken, ilâhilerde olduğu gibi, içinde bulunulan kamerî aya göre güfte seçilmesine bilhassa dikkat edilirdi. Meselâ muharremde İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt hakkında, rebîülevvel ve rebîülâhir aylarında Resûl-i Ekrem Efendimiz hakkında, zilkade ve zilhicce aylarında haccı konu alan eserler seçilirdi.


Mevcut el yazması güfte mecmualarındaki kayıtlardan hareketle durak formundaki ilk örneklerin XVII. yüzyıldan itibaren görülmeye başlandığı ve zamanımıza kadar beş yüz civârında durak bestelendiği söylenmekteyse de bunların büyük bir kısmı unutulmuşdur. Subhi Ezgi ancak otuz dokuz adedinin notasını yayınlayabilmişdir. 

Duraklar, mûsıkîmizin en yüksek sanat eserleridir. Durak bestekârları da mûsıkîmizin en büyük bestekârlarıdır. Durak okuyabilmek için hem çok iyi bir sese sâhib olmak hem de durak tavrını çok iyi öğrenmiş olmak gerekir. Bu sebeble durak okumakla şöhret bulmuş mûsıkîşinâslar vardır. Bunlar arasında Mutafzâde Ahmed Efendi, Behlûl Efendi ve “Durakçı” lakabı ile tanınan Hacı Nâfiz Bey en meşhûrlarıdır Tekkeler kapandıkdan sonra sayıları gittikçe azalan durak okuyucuları arasında Hâfız Şâkir Çetiner, Hâfız Yaşar Okur, Hâfız Kâni Karaca ve Kemal (Evren) Baba'yı zikredebiliriz. Zamanımızda maalesef eski tavırla durak okuyabilen kimse kalmamışdır.

Durak aslında tekke mûsıkîsine ait bir form olmakla beraber vakfiyelerinde şart koşulduğu için bazı câmilerde cuma namazından önce bir veya iki kişi tarafından okunduğu da görülmüşdür.

Arşivimizdeki tüm durak kayıtlarını aşağıdaki albümlerde bulabilirsiniz.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder